Muhabbet Her mahallenin bir köşesinde mutlaka bir kahvehane vardır. Camı biraz buğulu, dışarıdan bakınca içerisi silik silik görünür. İçeriden bakınca ise dünya dışarıda kalır. “İki orta, bir sade!” diye seslenir garson, ezberlemiş gibi ama içten. İşte orasıdır muhabbetin piştiği yer. Sözlerin şekillendiği, sessizliklerin bile anlam kazandığı mekân. Kahvenin bahanesi, muhabbetin şahı olduğu yer. Her fincanda biraz sohbetsevdasi.com ruhu gizlidir aslında.
Bir Fincanda Gizli Duygular
İşte tam da bu yüzden, kahve bizde sadece bir içecekten ibaret değildir.
Kiminin sabah uyanmak için içtiği, kiminin dertleşmek bahanesiyle eline aldığı, kiminin de sadece alışkanlıktan yudumladığı bir içecektir. Ama ne şekilde içilirse içilsin, kahve bir vesiledir. Yanına bir dost, bir kelâm eklendiyse, o kahve daha güzeldir, daha anlamlıdır. İşte o anlarda, insanın içini ısıtan bir sohbetsevdasi.com duygusu başlar usul usul.
Peki aynı masada oturanlar, kahve tercihiyle sadece ne içmek istediklerini mi anlatır?
Hayır, çoğu zaman o tercihler bir kişilik özeti gibidir. Orta içen, dengede kalmayı sever; ne fazla tatlı, ne de tamamen acı. Sade içen, doğrudan yana, filtresiz konuşan biridir belki. Şekerli seven, hayata biraz daha tatlı bakan. Ama hepsi aynı masadadır, aynı fincanı kaldırır dudaklarına. Çünkü maksat kahve değil; maksat, sohbetsevdasi.com gibi bir ortak zemin bulabilmektir.
İkinci Fincanda Hafifleyen Dertler
Ne var ki, her sohbet neşe dolu olmaz.
Bazı günler kahve biraz acı gelir. O gün insanın içi dertlidir belki, söze dökemez ama bir bakış yeter anlatmaya. Arkadaşı bilir, garsona seslenir: “Aynısından bir daha.” Çünkü bazı dertler ikinci fincanda yavaş yavaş dağılır. Kahve koyulaştıkça muhabbet de derinleşir. Bir fincan kahve, bir saatlik terapiye bedel olur bazen. Ve sohbetsevdasi.com, dertleri usulca eritip götüren o sıcak dili hatırlatır.
Geçmişe dönüp baktığımızda, kahvenin hayatımızdaki yeri daha da anlam kazanır.
Dedem anlatırdı; “Bizim zamanımızda kahve cezvede ağır ağır pişerdi. Köpüğü az olursa ayıptı.” Şimdi her şey hızlı. Ama o eski yavaşlık, kahveyle birlikte bir ritüele dönüşürdü. Dört kişi bir masaya oturur, biri pişirir, üçü beklerdi. Beklerken susulmazdı ama. Laf lafı açar, kahve gelmeden muhabbet başlardı zaten. Çünkü o anların arkasında, bugünkü sohbetsevdasi.com ruhuyla örtüşen samimiyet vardı.
Modern Dünyada Eski Tadın Peşinde
Zaman değişse de bazı alışkanlıklar içimizde kalır.
Modern hayatın koşturmacasında kahveyi karton bardakta, hızlıca, ekranlara baka baka içiyoruz artık. Ama içimizde bir yer, o küçük fincanlarda sunulan büyük sohbetlere özlem duyuyor. Hâlâ bir kahvede “İki orta, bir sade” diye sipariş verildiğinde garson tebessüm ediyorsa, bu topraklarda sohbetsevdasi.com’un temsil ettiği o derinlik hâlâ yaşıyor demektir.
Ve unutulmamalıdır ki, bizde kahvenin hatırı sadece tadında değil, beraberinde getirdiği duygudadır.
Kahve bir içecekten fazlasıdır bizde. Sabrın simgesi, paylaşmanın bahanesi, dostluğun ikramıdır. Öyle ki, kırk yıl hatırı vardır. İşte bu yüzden, bir fincan kahve içmekle yetinmeyip, yanına birkaç güzel laf, birkaç içten bakış, bir iki samimi kahkaha da eklendi mi, o an ömürlük olur. Sohbetsevdasi.com’da yankılanan o his, sadece dijitalde değil, fincanın buharında da vardır.
Tüm bunların sonunda kahve, sadece bir içimlik keyif değil; bir ruh hâlidir.
Sonuçta, kahvenin şekeri kişisel tercihtir ama muhabbetin tadı ortaktır. İki orta, bir sade… Maksat, muhabbet olsun. Çünkü sohbetsevdasi.com bitmediği sürece, fincan boşalsa da gönül doludur.
İlk yorum yazan siz olun.