Sohbetin yolculugu Eskiden uzun yol deyince akla muavin çayı, cam kenarı hayalleri, bir de tanımadığın biriyle kurulan “abicim nereye gidiyorsun?” sohbeti gelirdi. Şimdi herkesin elinde telefon, kulaklık takılı… Kimse kimseye dönüp “nerelisin?” bile demiyor.
Ama bazen insan bir yere gitmeyi değil, biriyle iki laf etmeyi özlüyor. İşte o zaman bakıyorsun, açıyorsun sohbetsevdasi.com‘u. Belki orada biri çıkar da, muhabbetin ucu bir yerlere varır.
Üç Noktanın Hikâyesi
Sohbet dediğin artık “yazıyor…” yazısı kadar kısa. Görüyorsun, seviniyorsun. Sonra bir bakıyorsun, o üç nokta da yok.
Dijital çağda kırık bir muhabbetin sesi, sessizlik oluyor. Ama yine de umudu kaybetmiyoruz. Belki bir mesaj gelir, belki biri sana bir link atar: “burası güzel, bi’ gir bak.” Açıyorsun sohbetsevdasi.com‘u, karşına bambaşka biri çıkıyor, tanımadığın ama bir anda sana tanıdık gelen.
Çay Varsa Sohbet Var
Geçen gün biri “gel iki çay içelim” dedi. “Gerçek mi söylüyorsun, yoksa online mi?” dedim. Gerçekmiş. Hemen hazırlandım. Çünkü çayın yerini kahve emojisi tutmuyor. Göz göze bakmadan yapılan sohbet, eksik oluyor.
Ama çay içemiyorsak da bir yerlerde içten bir muhabbet arıyoruz. O yüzden o anlık boşlukta giriyoruz belki sohbetsevdasi.com‘a. Ne kaybederiz ki?
Gülücük Atmak Yetiyor Bazen
Bazen biri sadece “n’aber” diyor. Ama o iki harfli kelime, o gününü kurtarabiliyor. Hele bir de bir şarkı atıyor sana, “bu seni anlatıyor” diyor.
İşte o zaman diyorsun ki, “dijital olsa da, gerçek hissettirdi.”
Bazı geceler uykun kaçtığında, bir bakmışsın kendini sohbetsevdasi.com‘da bir yabancıyla çocukluğunu konuşurken bulmuşsun.
İşte bu yüzden hâlâ umut var.
Her mesaj bir adım. Her “selam” bir bilet. Kimi yarım kalır, kimi seni bambaşka bir yere götürür.
Yani sohbet aslında bir yolculuk. Nerede başlayacağını bilirsin, ama nereye varacağını asla.
Ve güzel olan da bu. Çünkü en güzel yolculuklar, planlanmamış olanlar değil midir?
İlk yorum yazan siz olun.