Ukala Sohbet Zaman değişiyor. İnsanlar değişiyor. Ve elbette, dijital sohbetler de… Eskiden bir “merhaba”nın ardından başlayan saatler süren samimi konuşmalar vardı. Şimdi ise bir yorum kutusuna yazılan cümle bile savaş ilanı gibi okunabiliyor.
Sohbet odaları artık sadece kelimelerin değil, egoların da dolaştığı alanlar hâline geldi. Bu yazıda, o odalarda giderek daha fazla karşımıza çıkan bir profile, yani “ukala kullanıcıya” yakından bakacağız. Ama sadece eleştirmek için değil, anlamaya da çalışarak.
Bilmek güzel bir şey. Hepimiz bir şeyler öğrenmek, keşfetmek istiyoruz. Ama bazen insanlar bilgiyi paylaşmak için değil, üstünlük kurmak için kullanıyor. Ukala sohbet odaları işte tam bu noktada ortaya çıkıyor.
Sıradan bir sohbet:
“En sevdiğiniz kitap nedir?”
Ve bir anda sahneye çıkan kişi:
“Muhtemelen çoğunuz bilmiyorsunuzdur ama Kundera’nın varoluşsal boşluk temalı eserleri çok daha derindir. Popüler kitapları tercih etmenizi anlayabiliyorum tabii…”
Ne oldu şimdi? Sadece kitaplardan konuşuyorduk. Ama cümle alt metniyle geldi, bakışıyla ezdi, üstten konuştu.
Bu bir sohbet değil artık. Bu bir gösteri.
Dijital Maske: Kimliğin Arkasında Bir Ego
Sohbet odalarında insanlar kendilerini saklamayı kolayca başarabiliyor. Kimse kimseye doğrudan bakmıyor. Ses tonu yok, göz teması yok. Bu da insanları olduğundan farklı davranmaya itiyor.
Belki de gerçek hayatta çok suskun biri, burada bilgi yağdırıyor. Belki de kimse tarafından dinlenmeyen biri, burada herkesin sustuğu anlarda konuşuyor.
Peki ya bu ukalalık sadece bir savunma mekanizmasıysa?
Konuşmak, Ama Gerçekten Konuşmak
Bir an durup düşünelim. En son bir sohbette gerçekten bağ kurduğumuz an ne zamandı? Bilgi yarıştırmadığımız, alt metin aramadığımız, sadece “insan gibi” konuştuğumuz…
Ukala sohbet odaları sadece dilin değil, duyguların da mesafeli olduğu yerler hâline geliyor. Oysa dijital dünya, insan olmayı unutmadan kullanılmalı. Bilgili olmak kötü değil, ama bilgili görünme takıntısı, bir noktadan sonra yorar, yalnızlaştırır.
Herkesin Öğrenmeye Hakkı Var
Sohbet bir yarış değil. Bazen birisi bir şey bilmeyebilir. Bilmemek ayıp değildir. Ama ukala biri, “Bunu bilmiyor musun gerçekten?” dediğinde, o kişi bir daha konuşmak istemeyebilir.
İşte bu yüzden dijital ortamlarda empati, en az bilgi kadar değerlidir. Çünkü bazen insanlar bilgiye değil, sadece duyulmaya ihtiyaç duyar.
Her ukala cümlede biraz yalnızlık olabilir. Her bilgi gösterisinin ardında biraz onay ihtiyacı… Ama bu, o davranışları hoş görmek demek değil. Anlamak demek.
Ve anlayışla yaklaşılan bir ortamda, en sessiz kalan kişi bile bir gün konuşmaya cesaret edebilir.
Çünkü sohbet, önce kalpten geçer, sonra klavyeye düşer.
İlk yorum yazan siz olun.